Dünya Kaynak: BBC 28.04.2025 10:15

Yeni papa seçimini hangi tartışmalar belirleyecek?

Papa Francesco'nun geçen hafta hayatını kaybetmesinin ardından toplanan kardinaller, yeni papa seçim tarihini 7 Mayıs olarak belirledi.
Yeni papa seçimini hangi tartışmalar belirleyecek?

Papa seçiminin (konklav) nasıl sonuçlanacağını önceden kestirmenin zorluğu, İtalyancada gündelik kullanıma geçmiş "Konklava papa giren, kardinal çıkar" deyimiyle özetleniyor.

Üstelik bu seferki konklav, rekor sayıda seçici kardinalin bulunması, dünyanın birçok farklı bölgesinden gelmeleri ve birbirlerini nispeten kısıtlı ölçüde tanımaları gibi nedenlerle daha da belirsiz görülüyor.

"Kilisenin prensleri" de denilen kardinal sayısı 252. Ancak bunların 135'i 80 yaş altında oldukları için konklava katılabilecek.

Resmen adayların bulunmadığı seçimde teoride herhangi bir Katolik bekar erkeğin papa seçilmesinin önünde bir engel yok.

Ancak geleneksel olarak papalar seçici kardinaller arasından çıkıyor. Papa seçilebilmek için bu kurulun en az üçte ikisinin oyunu almak gerekiyor.

Katolik inancında, papa seçimini "kutsal ruhun" yönlendirdiği söylenir. Seçici kardinaller de oy vermeden önce ettikleri dualarda kutsal ruhtan en doğru ismi bulmaları için yardım ister.

Ancak dünya nüfusunun 1,4 milyarlık bir kısmına ruhani liderlik etmesinin ötesinde toplumsal, siyasi, uluslararası alanda da nüfuz sahibi olan papanın belirlenmesinde manevi boyutun dışında başka kritik faktörler de etkili.

Papa Francesco döneminde yapılan reformlar ve bunlara aşırı muhafazakar kanattan gelen tepkilerin yol açtığı bölünmüşlük görüntüsü, bu seferki konklavın en öne çıkan unsuru.

Seçimin sonucunu ilericiler, gericiler ve orta yolcular arasındaki çekişmenin ne yönde seyredeceği belirleyecek.

Bu cepheleşmeye yol açan ve yeni papa seçiminde de rol oynayacak başlıca tartışmalı başlıklar şöyle:

Eşcinsellik, aile, boşanma

Papa Francesco'nun LGBTİ'lere yönelik açılım mesajları ve 2023 sonunda eşcinsel çiftlerin de kutsanmasına onay vermesi muhafazakar kanadı köpürtmüştü.

Muhafazakar kanadın öncülerinden Alman Kardinal Gerhard Ludwig Müller, bu adımı "kafirlik" diye eleştirmişti.

Engizisyonun devamı niteliğindeki İnanç Doktrini Departmanı'nın başkanıyken Papa Francesco tarafından bu görevden uzaklaştırılan Kardinal Müller ve destekçileri, "kilise öğretilerinin göreceli hale getirilmesine" karşı çıktıklarını söylüyor.

Papa Francesco ise "Kilise'nin görevi lanet değil merhamet dağıtmak" diyordu.

Katolik Kilisesi'nin boşanmaya karşı çıkması nedeniyle, Papa Francesco'nun boşanmış ve yeniden evlenmiş çiftlerin de komünyona kabul edilmesini istemesi de aile konusundaki tartışmaları alevlendirmişti.

Bu tartışmalar, yakın tarihte eşi görülmemiş bir hamleyle muhafazakar kanattan bir grup kardinalin "Şüpheler" başlıklı bir mektup yayımlayarak sert bir tonla Papa'dan açıklama talep etmesiyle zirve yapmıştı.

Bu mektubun imzacıları arasında, ABD Başkanı Donald Trump'a yakın görülen ABD'li Kardinal Raymond Leo Burke de bulunuyordu.

Burke, kilisenin Francesco yönetiminde "dümensiz bir gemi gibi" olduğunu söylüyordu.

İtalya basınında son günlerde Trump yönetiminin yeni papanın Burke olmasını istediği şeklinde haberler dikkat çekiyor.

Kadınlar

Katolik Kilisesi kadınları rahipliğe kabul etmiyor. Papa Francesco da bu kuralı değiştirmedi. Ancak Vatikan'da üst düzey idari pozisyonlara ilk kez kadınları (Rahibe Simona Brambilla ve Raffaella Petrini) getirmesi bile tartışıldı.

İlerici kanattan Alman Kardinal Walter Kasper gibi bazı isimler, rahiplik olmasa da yetkileri kısıtlı "diyakonluk" gibi bazı görevlere kadınların getirilebilmesine nispeten kapı aralama taraftarı.

Macaristanlı muhafazakar Kardinal Peter Erdö ve onun gibi düşünenler ise kadınların rahiplik ya da diyakonluğa getirilmesine karşı çıkıyor.

Cinsel taciz skandalları

Bu konunun, ilericisinden gericisine bütün cepheleri birleştirmesi beklense de, sorunun kökenine ve çözümüne yaklaşım konusunda farklılıklar görülebiliyor.

Örneğin ABD'li muhafazkar kardinal Burke, cinsel taciz skandallarının temelinde "eşcinsel kültürün" yattığını, "bunun kökten temizlenmesi gerektiğini" söylüyor, ancak taciz sorununu çözmek için kilisenin "yüzyıllardır uyguladığı prosedürlerin değiştirilmesine gerek olmadığını" savunuyor.

Papa Francesco ise kilisenin birçok vakada sorunla yüzleşmekte ve çözüm bulmakta başarısız olduğunu ve bundan utanç duyduğunu söylemişti.

Papa ayrıca cinsel tacizlerin temelinde güç istismarının yattığını da vurguluyordu.

İslam'la diyalog

Bir önceki Alman Papa Ratzinger'in Regensburg konuşması sonrası İslam dünyası ile Katolik Kilisesi arasında yaşanan krizin Francesco döneminde büyük ölçüde aşıldığını söylemek yanlış olmaz.

Ancak kilise içinde herkes bundan memnun değil.

Arap Yarımadası'nı ziyaret eden ilk papa olan Francesco, El Ezher Üniversitesi'yle bir "kardeşlik" belgesi imzaladı, Irak ziyaretinde Şii lider Ayetullah Ali el Sistani ile görüştü, Avrupa'da bazı yerlerdeki Kuran yakma eylemlerine ve İslam'ın terörle anılmasına karşı çıktı.

2015'te Fransa'da Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırıdan sonra din adına insan öldürülemeyeceğini söylese de "Anneme küfredeni yumruk bekler" diye ekledi.

Muhafazakar kanatta ise Francesco'nun İslam'a yaklaşımı her zaman karşılık bulmuyor. Reform karşıtlığıyla bilinen kardinallerden Gineli Robert Sarah'ın Avrupa'nın Hıristiyanlıktan uzaklaşmasına karşı yaptığı "Avrupa ve paha biçilmez değerleri yok olursa İslam dünyayı istila eder" şeklindeki çıkışı bu konudaki tezat görüşleri özetliyor.

"Hepimiz kardeşiz" diyen ve tek tanrılı dinlerin ortak geçmişine vurgu yapmayı seçen Papa Francesco'nun çizgisine karşı muhafazakar kanattan, "Katoliklik, evrensel bir dinin tekil bir ifadesi değildir" itirazı geliyor.

Çin'le ilişkiler

Papa Francesco yönetiminde Vatikan'ın 2018'de Çin ile yaptığı bir anlaşma hala tartışma konusu.

1951'den beri kopuk olan diplomatik ilişkiler, Çin'deki Katolik piskoposların atanmasıyla ilgili bir anlaşmayla kısmen rayına girmiş görünüyordu.

Ancak aralarında Asya'daki bazı din adamlarının da yer aldığı bir grup, bu anlaşmayla Çin'e çok fazla taviz verildiğinden şikayet ediyordu.

Reformcu kanada yakın olması nedeniyle "Asya'nın Francesco'su" diye anılan Filipinli Kardinal Luis Antonio Gokim Tagle, Çin'le ilişkiler açısından kritik bir pozisyonda bulunuyor.

Anneannesinin Çin kökenli olmasının yanı sıra Asyalı bir kardinal olarak Çin'le yapılan anlaşmaya ve ilişkilerin ilerletilmesine olumlu bakması da önemli bir unsur.

Bu duruşun karşısında ise Papa Francesco'nun ölümünden birkaç gün sonra La Repubblica'ya verdiği söyleşide, "İnsanlık düşmanı ateist komünistlerin, dini ders kitaplarımızı yazmasını veya kiliselere Şi Jinping'in resmini getirmesini kabul edemeyiz. Piskoposlarımızı komünistlerin atamasını kabul edemeyiz" diyen Kardinal Müller ve benzer çizgideki muhafazakarlar var.