Dünya Kaynak: BBC 27.07.2025 10:19

Lübnan gerçekten Suriye'nin parçası mıydı?

ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın son açıklamalarının ardından Biladü'ş-Şam terimi bir kez daha gündeme geldi.
Lübnan gerçekten Suriye'nin parçası mıydı?

Tom Barrack, Suriye'deki rejimin değiştiğini gerekçe göstererek, Hizbullah'ın silahları meselesinin hızla çözülmemesi halinde Lübnan'ın "Biladü'ş-Şam'a döneceği" uyarısında bulunmuştu.

Barrack daha sonra Suriye'nin yeni liderlerinin "Lübnan'la birlikte yaşamak ve karşılıklı refahtan başka bir şey istemediğine" inandığını vurgulasa da, bu durum ABD elçisinin açıklamaları ve Biladü'ş-Şam terimi etrafında bir tartışma kopmasını engelleyemedi.

Peki Biladü'ş-Şam ne anlama geliyor? Bölgenin siyasi bölünmüşlüğünün tarihi ne?

Biladü'ş-Şam günümüzdeki Suriye, Lübnan, Ürdün ve tarihi Filistin'in yanı sıra bazen Türkiye'nin güneyi, Suudi Arabistan'ın kuzeyi ve Mısır'ın Sina Yarımadası'nı da kapsayan geniş bölgeleri tanımlamak için kullanılan coğrafi ve tarihi bir terim.

Batı Asya'da yer alan bu bölge tarih boyunca eski Mısır, Asur, Babil, Pers, Yunan ve Roma gibi birçok büyük imparatorluğun kontrolü altında kaldı.

Stratejik coğrafi konumu nedeniyle, bu geniş topraklar rakip güçler ve imparatorluklar arasındaki büyük çatışmalara sahne oldu.

Milattan önce 15. yüzyılda Thutmose III döneminde eski Mısırlılar ile Kenan halkları arasındaki çatışmalar veya milattan sonra 7. yüzyılda Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu ile Sasani (Pers) İmparatorluğu arasındaki, Kuran'da Rum Suresi'nde bahsedilen savaş gibi.

MS 7. yüzyılda Arap Yarımadası'nda İslam'ın yayılmasıyla birlikte İslami fetihler başladı, Asya ve Afrika'nın geniş bölgelerini kontrol altına almış ve daha sonra Avrupa'nın bazı bölgelerine kadar uzandı.

İslam'ın ve Arap dilinin yayılmasıyla birlikte "Biladü'ş-Şam" terimi Arap edebiyatında kök salmaya başladı.

Bu toprak parçasına "Şam" adının verilmesinin çeşitli açıklamaları var.

Bazıları bu ismi, bazı Sami dillerinde gökyüzü ile ilgili olabilecek eski türevlere bağlıyor.

Bazıları bunu Tevrat'ta adı geçen Nuh'un oğlu Sam figürüyle ilişkilendiriyor.

Bazıları da bu ismi, bölgenin güneşin doğuş yönüne göre Mekke'nin solunda (kuzeyinde), Yemen'in ise sağında yer almasına bağlıyor.

Biladü'ş-Şam, Batılı kaynaklarda, milattan önce beşinci yüzyılda yaşamış Yunan tarihçi Herodot'un Tarihler Kitabı gibi eski yazılarda geçen bir isim olan "Levant" ve "Suriye" de dahil olmak üzere çeşitli terimlerle biliniyordu.

Emevi Halifeliği

Emevilerin Şam'ı yaklaşık 90 yıl süren imparatorluklarının başkenti yapmalarından sonra bölgenin önemi daha da arttı.

Emevi devletinin yıkılması ve Abbasilerin yükselişinin ardından İslam Halifeliği'nin başkenti Bağdat'a taşındı ve Şam'ın siyasi konumu yeni başkent karşısında geriledi.

Ancak yüzyıllar süren Abbasi döneminde Halep, Levant'ta nüfuz için Şam ile rekabet eden önemli bir siyasi ve kültürel merkez olarak yükseldi.

İslam tarihi kitapları, Abbasiler döneminde Levant'ın tek valinin otoritesi altında birleşik bir siyasi birim olarak yönetilmediğini, bunun yerine her biri kendi valisine sahip Şam ve Humus vilayetleri gibi birden fazla idari birime bölündüğünü gösteriyor.

Abbasi Halifeliği'nin etkisi azaldıkça, Levant'ta yerel emirlikler ve krallıklar ortaya çıktı. Bunlardan bazıları neredeyse tamamen bağımsızdı.

Levant'ın bazı bölgeleri, Abbasilerin rakibi Fatımilerin kontrolü altına girdi.

Abbasi Halifeliği döneminde, yaklaşık 200 yıl süren Haçlı Seferleri sırasında olduğu gibi, Müslümanlar Levant'ın çeşitli bölgelerindeki kontrolü kaybetti.

Haçlıların 1291'de Doğu'yu terk etmesinden sonra Levant'ın kontrolü Mısır'daki Memlüklere geçti.

Memlükler bölgeyi Şam, Halep, Hama, Trablus, Safed ve Karak dahil olmak üzere "niayabat" veya "krallık" olarak bilinen genellikle altı idari birim altında yönetmeye devam etti.

Sayda ve Beyrut, Şam'a bağlıydı.

Osmanlı dönemi

16. yüzyıl yeni bir gücün yükselişini beraberinde getirdi.

Osmanlılar, Memlükleri yenerek, Levant da dahil yüzyıllar boyunca İslam dünyasının büyük bölümüne hakim olacak bir imparatorluk kurdu.

BBC Arapça Servisi'ne konuşan Lübnanlı tarihçi Charles Haick, Biladü'ş-Şam olarak bilinen coğrafi bölgenin, Osmanlı döneminde şekli ve düzeni sık sık değişen çeşitli siyasi birimlere bölündüğünü söylüyor.

Bununla birlikte, uzun süre boyunca dört büyük idari birim (eyaletler) vardı: Halep Eyaleti, Şam Eyaleti, Trablus Eyaleti ve Sayda Eyaleti.

Her eyalet "sancak" adı verilen daha küçük idari birimlerden oluşuyordu.

Beyrut uzun süre Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı bir sancak olarak kaldı ve Sayda Vilayeti'ne bağlıydı.

Zamanla Osmanlı İmparatorluğu'nun etkisi azalmaya başladı. Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa döneminde (1805-1848) olduğu gibi, bağımsızlık hareketleri güçlendi.

Ardından 19. yüzyılın önemli olayları, bölgenin idari bölünmesini etkiledi.

1850'den itibaren Halep'te, 10 yıl sonra da Lübnan Dağı ve Şam'da patlak veren kanlı mezhepsel şiddet olayları çok sayıda Hıristiyanın hayatına mal oldu ve Avrupa'da öfke dalgasına yol açtı.

Bu kanlı olayların ardından ve Avrupa'nın baskısı altında, Osmanlı yetkilileri Levant'ı oluşturan birimlerin idari sisteminde değişiklikler yapmaya karar verdi.

İşe, dağ bölgesinin yerlisi olmayan bir Hristiyan lider tarafından yönetilen ve bir dereceye kadar özerkliğe sahip olan Lübnan Dağı Mutasarrıflığı adında bir idari birim kurarak başladılar.

Ardından 1864 yılında Şam, Trablus ve Sayda idari birimlerini kapsayan Suriye Vilayeti kuruldu.

Charles Haick, yeni vilayete "Suriye" adının verilmesinin, bu ismi öneren yerel elitler arasında tarihsel bir farkındalığı yansıttığını savunuyor.

"Şam Olayları: 1860 Katliamı ve Yeni Ortadoğu'nun Oluşumu" kitabının yazarı İngiliz tarihçi Eugene Rogan'a göre Şam ve Beyrut, yeni kurulan Suriye Vilayeti'nin başkenti olma onuru için yarışırken, Osmanlılar Şam'da karar kıldı.

Osmanlılar daha sonra Kudüs Mutasarrıflığı'nın kurulduğunu ilan edip, daha önce Sayda ve Trablus vilayetlerinde bulunan toprakları içeren Beyrut Vilayeti adında yeni bir idari birim kurdu ve bölgenin idari yapısını değiştirdi.

Birinci Dünya Savaşı ve Lübnan ile Suriye'nin kuruluşu

19. yüzyılın Osmanlı Levantı üzerinde derin etkisi olduğu gibi, 20. yüzyıl da birçok değişim rüzgârını beraberinde getirdi.

Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'na (1914-1918) Almanya ve Habsburg İmparatorluğu'nun (esas olarak Avusturya-Macaristan'ı içeriyordu) yanında İngiltere, Fransa, Rusya ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin kamplarına karşı girdi.

Orta Doğu şiddetli savaşlara sahne oldu.

Başlıca olaylar arasında Mekke hükümdarı Şerif Hüseyin'in İngiliz desteğiyle Osmanlılara karşı başlattığı isyan da vardı.

Savaşın sona ermesi ve Osmanlı kontrolünde olan toprakların İngiliz ve Fransızların kontrolüne geçmesiyle birlikte Ortadoğu, özellikle savaşta başta İngiltere olmak üzere galip güçler tarafından verilen çelişkili sözler ışığında büyük bir değişimin eşiğinde görünüyordu.

İngiltere, Şerif Hüseyin'i bağımsız bir Arap devleti kurması için destekleme sözü verdi ve Filistin'de Yahudiler için ulusal bir anavatana ilişkin Balfour Deklarasyonu'na ek olarak, Fransa ve Çarlık Rusyası'yla Osmanlı Levantı'nda nüfuz alanlarını paylaşan gizli bir anlaşma (Sykes-Picot Anlaşması) imzaladı.

Birbirini izleyen bu olayların ortasında, Levant'ta bölgenin geleceğine ilişkin farklı görüşlere sahip siyasi hareketler ortaya çıktı.

Bağımsızlık yanlıları, ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından benimsenen kendi kaderini tayin ilkesi sayesinde büyük umut besliyordu.

"Batı Araplardan Demokrasiyi Nasıl Çaldı" adlı kitabın yazarı tarihçi Elizabeth Thompson'a göre, çağdaş Selefiliğin önde gelen isimlerinden Trablus-Kalamun doğumlu Şeyh Muhammed Raşid Rida'nın Wilson'ı öven bir makale yazması, bu ilkeye yönelik umutların ne kadar fazla olduğunun kanıtıydı.

Buna karşılık Lübnan Dağı'nda, özellikle de Maruni çevrelerde, Fransa'nın desteğiyle Levanten vilayetlerin geri kalanından bağımsız bir oluşum kurulması çağrısında bulunan sesler yükselmeye başladı.

1920 yılında, Prens Faysal'ın (daha sonra Kral Faysal) yönetimi altında Şam ve Halep vilayetlerinin bir kısmını kapsayan Suriye Krallığı ilan edildi.

Ancak yeni kurulan Suriye Krallığı'nın deneyimi, San Remo Konferansı'nda üzerinde anlaşmaya varılan ve daha sonra askeri güç kullanılarak uygulanan uluslararası mutabakatlarla çatıştığı için sadece birkaç ay sürdü.

Şu anda Suriye ve Lübnan'da bulunan topraklar Fransız Mandası altındayken, Filistin İngiliz Mandası altındaydı.

1920 yılında Fransa, Lübnan Dağı'nın yanı sıra Beyrut, Trablus ve Sayda'nın da aralarında bulunduğu çeşitli bölgeleri kapsayan Büyük Lübnan'ın kurulduğunu ilan etti.

Bugün bildiğimiz Lübnan işte bu bölgede kuruldu.

Suriye'de bölge birkaç mini devlete bölündü: Şam Devleti, Halep Devleti, Kıyı Devleti ve Cebel-i Arap Devleti.

1920'lerde Suriye bölgelerinde Fransız mandasına karşı bir devrim patlak verdi, 1930'da birleşik Suriye devleti ilan edildi.

Lübnan ve Suriye'nin 1940'larda Fransa'dan bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından iki ülke arasındaki ilişkiler, kaderlerinin önemli ölçüde iç içe geçmesine neden olan birçok önemli gelişmeye sahne oldu.

Lübnan İç Savaşı ve sonrasında Suriye, Lübnan'da önemli bir siyasi ve askeri nüfuza sahip oldu.

2005 yılında Suriye ordusu, özellikle Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından Şam üzerinde artan uluslararası baskının ardından Lübnan'dan çekildi.

Hizbullah aynı zamanda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın güçleriyle birlikte silahlı muhalefete karşı çatışmalara katıldı ve bu çatışma 2024 sonunda Esad'ın iktidardan düşmesiyle sona erdi.

Peki bu bölgenin zengin ve iç içe geçmiş tarihi, Biladü'ş-Şam'a dönüş söylemini haklı çıkarabilir mi?

Lübnanlı tarihçi Charles Haick, bu yaklaşımı savunanların "tarihle hiçbir ilgisi olmayan fantastik yorumlara" dayandığını söylüyor.

Buradaki yanlışlık, Biladü'ş-Şam'ın siyasi bir oluşumu ifade eden bir terim olarak görülmesinde yatıyor.

Lübnan ve Suriye, Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar modern anlamda devlet olarak ortaya çıkmamıştı.

Haick sözlerini bir uyarıyla bitiriyor:

"Gelecek geçmiş üzerine inşa edilemez, geçmiş bizim ders çıkarmamız için vardır."