Hindistan, komşusu Pakistan'ı Keşmir'de 22 Nisan'da 26 turistin öldürüldüğü saldırıyı gerçekleştiren militanları desteklemekle suçluyor.
İslamabad suçlamaları reddederken Pakistan Enformasyon Bakanı Ataullah Tarar, Hindistan'ın Keşmir'deki saldırıyı "bahane olarak" kullanmaya niyetlendiğini öne sürdü.
Tarar "Hindistan'ın bu tür bir askeri maceraya girişmesine kararlılıkla yanıt verilecektir" dedi.
BBC, yorum almak için Hindistan Dışişleri Bakanlığı ile temasa geçti, ancak henüz yanıt alamadı.
Phalgam yakınlarındaki saldırı, aidiyeti tartışmalı bölgede son 20 yıldır sivilleri hedef alan en kanlı eylem oldu.
Hem Hindistan hem de Pakistan Keşmir bölgesinde hak iddia ediyor ve şu ana dek Keşmir için iki kez savaştılar.
Hindistan'ın 2019 ve 2016'da olduğu gibi militanların saldırılarına askeri yanıt verip vermeyeceği konusunda spekülasyonlar yapılıyordu.
Hint makamları geçen hafta Keşmir'de kapsamlı aramalar yapıldığını ve sorgulanmak üzere 1500'den fazla kişinin gözaltına alındığını duyurmuştu
Militanlara olduğu iddia edilen en az 10 ev yıkıldı.
Hindistan ve Pakistan'ın bir kısmını yönettiği, ancak tamamında hak iddia ettikleri Keşmir, nükleer güç de olan iki ülkenin 1947'de ayrılmasından bu yana önemli bir tartışma noktası.
Hindistan yönetimindeki Keşmir'de 1989'dan bu yana silahlı bir isyan var ve militanlar güvenlik güçleri ile sivilleri hedef alıyor.
Hindisan henüz Phalgam'daki saldırıyı düzenlediğinden şüphelenilen örgütün adını açıklamadı.
Başta Direniş Cephesi adlı az bilinen bir grubun saldırıyı üstlendiği söylenmişti, ancak örgüt açıklama yaparak bu iddiayı reddetti.
Direniş Cephesi'nin Pakistan'da üslenen Leşker-i Tayyibe örgütüyle bağlantılı olduğu iddia ediliyor.
Hint polisi, saldırıyla ilgili dört zanlıdan üçünün adını açıkladı. İkisinin Pakistan vatandaşı olduğu, birinin de Hint yönetimindeki Keşmir'de yaşadığı kaydedildi. Dördüncü zanlı hakkında ise herhangi bir bilgi yok.
Olaydan sağ kurtulanlar, saldırganların özellikle Hindu erkekleri hedef aldıklarını anlatmıştı.
Saldırı Hindistan'da büyük öfke yaratırken, Başbakan Narendra Modi, ülkesinin şüphelileri "dünyanın sonuna dek" kovalayacağını belirtmiş ve olayı planlayanlar ve gerçekleştirenlerin "hayalgüçlerinin ötesinde cezalandırılacaklarını belirtmişti.
Yeni Delhi, saldırının ardından Pakistan'a yönelik vize hizmetlerinin durdurulması ve hayati bir su anlaşmasının askıya alınması dahil bir dizi tedbir duyurdu.
Bu kapsamda Pakistan'a yönelik vize muafiyeti iptal edildi.
Muafiyet kapsamındaki Pakistanlılara ülkeden çıkmaları için 24 Nisan'dan itibaren 48 saat süre tanındı.
İslamabad yönetimi ise misilleme olarak Hindistan vatandaşlarına verilen tüm vizeleri iptal etti.
Pakistan bunun yanı sıra bazı Hint diplomatları sınır dışı etti ve hava sahasını Hindistan uçaklarına kapattı..
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Gutteres'in sözcüsü Stephane Dujarric, 24 Nisan'da New York'ta yaptığı açıklamada iki ülke arasındaki meselenin "barışçıl yolla" çözülebileceği mesajını vermişti.
Sözcü, "İki hükümete de azami itidal gösterme, gördüğümüz durum ve gelişmelerin daha da kötüleşmesini önleme çağrısı yapıyoruz" ifadelerini kullandı.
Hindistan su anlaşmasını askıya aldı
Saldırının ardından Hindistan, Pakistan ile 1960'ta imzaladıkları "İndus Suları Anlaşması"nı askıya aldığını açıkladı.
Sınır ötesi su yönetiminin bir örneği olarak görülen anlaşma, iki nükleer gücün geçmişte savaşta olduğu dönemlerde dahi askıya alınmamıştı.
Anlaşma, 1947'de bağımsızlığını ilan eden iki ülke arasında yıllarca süren müzakerelerin ardından yapıldı.
Anlaşma kapsamında İndus havzasının doğusundaki Ravi, Beas ve Sutlej nehirleri Hindistan'a, batısındaki İndus, Jhelum ve Çenab nehirlerindeki suyun yüzde 80'i ise Pakistan'a tahsis edildi.
Hindistan'ın anlaşmayı askıya alması, Pakistan için dezavantaj anlamına geliyor.
İslamabad, tarım ihtiyacının yüzde 80'inden fazlasını ve hidroelektrik enerjisinin yaklaşık üçte birini İndus havzasından gelen su ile karşılıyor.
Pakistan, Hindistan'ın anlaşmayı askıya almasını eleştirdi ve nehirlerden su akışının durdurulmasının "savaş sebebi" sayılacağını duyurdu.
Bazı uzmanlar, Hindistan'ın yüksek debili dönemlerde batı nehirlerinden gelen on milyarlarca metreküp suyu tutmasının neredeyse imkansız olduğunu söylüyor.
Diğerleriyse Hindistan'ın mevcut ve potansiyel altyapısıyla su akışına müdahale etmesi durumunda bunun etkisinin Pakistan'da özellikle kurak dönemlerde hissedebileceği görüşünde.
Keşmir neden tartışmalı?
Keşmir, yetmişi yılı aşkın süredir Hindistan ve Pakistan arasında tartışma konusu.
Hindistan ve Pakistan'ın 1947'de İngiltere'den bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana iki ülke Himalaya bölgesinde yer alan Keşmir yüzünden 1947-48'de ve 1965'te iki kez savaşa girdi.
Hem Pakistan hem de Hindistan, Müslümanların çoğunlukta olduğu Keşmir üzerinde hak iddia ediyor. Ancak iki ülke de bölgenin kendi sınırlarında kalan kısımlarında kısmi kontrole sahip.
Keşmir'in bir kısmı da Çin'in kontrolünde bulunuyor.
Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlığını kazanmasının ardından yerel prensliklere tercih ettikleri devlete katılma seçeneği sunuldu.
Dönemin Keşmir lideri Hindu Hari Singh, iki ülke arasında kaldı ve Pakistan ile ulaşım ve diğer hizmetlerin sürdürülmesi için geçici bir anlaşma imzaladı.
Ekim 1947'de Pakistan'dan gelen gruplar Keşmir'i işgal etti. Bunun üzerine Singh Hindistan'dan askeri yardım istedi.
Hindistan ilk Genel Valisi Lord Louis Mountbatten, Keşmir'in nihai statüsü oylanana kadar geçici olarak Hindistan'a katılmasını destekliyordu.
Hari Singh, aynı ay "Katılım Belgesi"ni imzalayarak dış politika ve savunma alanlarında Keşmir'in kontrolünü Hindistan'a devretti.
Soldan sağa: geçiş hükümeti başkan Yardımcısı Pandir Jwawharlal Nehry, Lord Mountbatten'ın danışmanı ve Hindistan naibi Lord İsmay, Lord Mountbatten, Hindistan'ın Müslüman Birliği başkanı Muhammed Ali Cinnah.
Hindistan ve Pakistan arasındaki ilk Keşmir savaşının ardından Hint birlikleri bölgenin üçte ikisini, Pakistan ise kuzeyde kalan kısmını ele geçirdi.
Çin, 1950'lerde eyaletin Aksai Çin olarak adlandırılan doğu kısımlarına girdi. Pekin 1962'de Hindistan ile girdiği savaştan bu yana fiilen bu bölgeyi kontrol ediyor.
Hindistan ve Pakistan, 1972'de imzalanan "Simla Anlaşması" ile Keşmir'de günümüze kadar gelen "Kontrol Hattı"nı kurdu ve meseleyi çözüme kavuşturma niyetlerini beyan etti.
Ancak Keşmir'in siyasi statüsü, Hindistan ve Pakistan arasında hala önemli bir anlaşmazlık kaynağı.
Hindistan, dönemin Keşmir lideri Hari Singh'in Hindistan'a katılmak için imzayı attığı ve Hint askerlerinin bundan sonra bölgeye girdiğini savunuyor.
Pakistan ise askerler gelmeden önce imza atımı olamayacağını ve bu nedenle Keşmir ile Pakistan arasında önceden yapılan anlaşmanın görmezden gelindiğini söylüyor.
Pakistan, Keşmir'in statüsünün belirlenmesi için referandum talep ediyor. Bu konuda ilgili BM kararlarına atıfta bulunuyor.
Hindistan ise Keşmirlilerin yıllardır yapılan seçimlerde oy kullanarak ülkenin parçası olduklarını teyit ettiklerini savunuyor.
Yeni Delhi ayrıca, Keşmir meselesinin uluslararası kuruluşlar vesilesiyle değil direkt olarak Hindistan ve Pakistan arasında müzakere yoluyla çözülmesi gerektiğini söylüyor.
Bazı Keşmirliler ise hem Hindistan'ı hem de Pakistan'ı reddederek bağımsızlık talep ediyor.
Keşmir'deki karmaşık durum, 1989'da patlak veren ve İslamcıların başını çektiği bir isyanla daha da karmaşık bir hal aldı.
Seksenlerin sonunda patlak veren isyan bölgede Hindistan yönetimine karşı silahlı direnişe, kitlesel protestolara ve Pakistan destekli militan grupların yükselişine yol açtı.
Doksanlar boyunca süren çatışmalarda on binlerce insan öldürüldü.
Hindistan, Keşmir'de kontrolü tesis etmek için tartışmalı bir askeri yetki yasası hazırladı. Bu yasa kapsamında orduya ve güvenlik güçlerine Keşmir'de ek yetkiler verildi.
1999'da Keşmirli militanların sınırın Hint tarafına girmesinin ardından Hindistan ve Pakistan güçleri arasında çatışma çıktı.
Taraflar 2002'de savaşın eşiğinden döndü.
Takvimler 2008'i gösterdiğinde iki ülke 60 yılın ardından ilk kez Keşmir'deki Kontrol Hattı üzerinden bir ticaret hattı açtı.
2010'da Hindistan kontrolündeki Keşmir'de çıkan Yeni Delhi karşıtı eylemlerde yüzden fazla genç öldürüldü.
Hindistan Parlamentosu 2019'da bölgeye belli ölçüde özerklik veren özel statüyü kaldırdı.
Bunun ardından Cemmu-Keşmir eyaleti, federal olarak yönetilen iki bölgeye ayrıldı.