Dünya Kaynak: Independent 21.04.2025 07:18 Güncelleme: 21.04.2025 17:21

Grönland'da son durum ne?

Zengin madenleri, eriyen buzulları ve stratejik konumuyla Grönland, yeniden büyük güçlerin hedefinde. Seçimlerin ardından ABD baskısı artarken, ada halkı "Satılık değiliz" diyor
Grönland'da son durum ne?

Grönland'da geçen ay (11 Mart) parlamento seçimleri düzenlendi. Seçimlerden 4 gün sonra, 15 Mart'ta, Grönland bayrakları taşıyan büyük bir kalabalık, başkent Nuuk'taki ABD Konsolosluğu önünde gösteri yaptı. Eylemde "Yankee Go Home!" yazılı pankartlar taşındı. ABD bayrağı indirildi, Amerikalılara dışarı çıkmamaları tavsiye edildi. 

Hukuken Danimarka Krallığı'na bağlı olan dünyanın en büyük adasında yaklaşık 40 bin kişinin kullandığı oy ve ortaya çıkan sonuç, normal şartlarda Danimarka medyası dahil olmak üzere pek de dikkat çekici bir gelişme olmayabilirdi.

Grönland nasıl gündeme geldi?

Trump'ın Grönland ilgisi ise yeni değil.

Trump, The Washington Post'un 2019'da "Trump Grönland'ı almak istiyor. Ne kadara mal olur?" başlıklı haberiyle gündeme gelen iddiayı, "Büyük bir emlak anlaşması olur" ifadesiyle doğrulamış, bu açıklama Danimarka lideri Mette Frederiksen tarafından "absürd bir tartışma" olarak nitelendirilince Grönland ziyaretini iptal etmişti. 

Takip eden dönem boyunca Trump'ın "arzularından" biri olarak kalan bu konu, Trump'ın azli, eski Başkan Joe Biden dönemi, Rusya ve Ukrayna savaşı gibi diğer büyük gündemlerin gölgesinde kalmıştı. Ta ki yeniden seçilene kadar…

ABD seçimlerinden zaferle ayrılan Trump, henüz görevi resmen devralmadan önce, 23 Aralık 2024'te Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Grönland'ın ABD kontrolünde olması gerektiğini, bunun "mutlak zorunluluk" olduğunu söylemişti.

Trump'ın bu açıklaması dünya gündemine otururken, Danimarka/Grönland cephesinden başlarda ihtiyatlı bir şekilde yükselen "Satılık değiliz" itirazları konuyu kapatmaya yetmedi.

O dönem, Avrupa Birliği (AB) Dışişleri Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, "AB Grönland konusunda pazarlık yapmıyor" diyerek AB'nin tutumunu ortaya koymuştu. 

Ancak Trump ABD'sinin adaya ilişkin talepleri, süreci daha da gerginleştirdi.

Trump'ın açıklamaları henüz sıcaklığını korurken, Donald Trump Jr.'ın sürpriz Grönland ziyareti manşetlere taşındı.

 

Trump Jr., Grönland'da gazetecilere yaptığı açıklamada "adayı satın almaya gelmediğini" söylemişti / Fotoğraf: Reuters

Trump Jr., Grönland'da gazetecilere yaptığı açıklamada "adayı satın almaya gelmediğini" söylemişti / Fotoğraf: Reuters

 

Ziyaretin "kişisel" olduğu söylense de, Trump, oğlunun adada MAGA ("Make America Great Again - Amerika'yı yeniden harika yap) şapkasıyla çekilen fotoğraflarını paylaşarak "Çok iyi karşılandığını" söyledi.

Trump'ın ardından, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da, Trump'ın açıklamalarının "şaka olmadığını" söyleyerek "Bu, toprak satın almak amacıyla toprak satın almakla ilgili değil. Bu bizim ulusal çıkarımız ve çözülmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Rubio'nun Danimarkalı mevkidaşı Lars Lokke Rasmussen de, adanın satılık olmadığını "ciddi bir şekilde" yineledi.

 

"Amerikalı olmak istemiyoruz"

Karşılıklı açıklamalar, nihayetinde ABD'ye yönelik tepkilerin giderek artmasıyla sonuçlandı.

Dönemin Başbakanı Mute Bourup Egede, Danimarka'nın temkinli tutumunun aksine, Washington'un niyetini sert bir dille eleştirerek, "Amerikalı olmak istemiyoruz, Danimarkalı da değiliz; biz Kalaallit'iz (Grönlandlıyız). Amerikalılar ve liderleri bunu anlamalı. Satılık değiliz" dedi. 

"Danimarka yetersiz kaldı"

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Grönland'daki Pituffik Hava Üssü'ne yaptığı ziyarette yaptığı açıklamalar ise, ABD'nin adaya olan ilgisinin asıl nedeni hakkında önemli ipuçları barındırıyordu:

Danimarka, bu üssü korumak, askerlerimizi tutmak ve bana göre Grönland halkını Rusya, Çin ve diğer ülkelerden gelen çok sayıda saldırgan girişime karşı korumak için gerekli kaynakları ayırma ve bu konuda gereken adımları atma konusunda yetersiz kaldı.

 

ABD-Grönland güvenlik ilişkisi

ABD'nin Grönland'a olan ilgisi, Amerikan siyasetinin jeopolitik çıkarları bakımından aslında Trump'ı da aşan bir geçmişe sahip. 

Öyle ki, ABD, ilk olarak 1867'de Alaska'yı aldıktan hemen sonra, 1910'da, Filipinler, Batı Hint Adaları ve Kuzey Schleswig'in dahil olduğu karmaşık bir toprak takası önerisinin parçası olarak, 1917'de yeniden, 1946'da ise 100 milyon dolar artı toprak takası önerisiyle defalarca kontrol altına almayı denedi ancak hiçbirinde başarılı olamadı.

ABD, Grönland'daki askeri varlığını ise 9 Nisan 1941 tarihli savunma anlaşmasına dayandırarak kurdu. Bu anlaşmayla birlikte, ABD'ye Grönland genelinde askeri üsler kurma hakkı tanıdı.

ABD, II. Dünya Savaşı sonunda Grönland'da 17 noktada aktifti. 1951'de NATO kapsamında yeniden düzenlenen anlaşma, Danimarka egemenliğini tanımaya devam etti, 6 Ağustos 2004 tarihindeki Igaliku anlaşması ile ABD'nin varlığı yalnızca Thule Hava Üssü (şimdiki Pituffik Uzay Üssü) ile sınırlandırıldı. 

Grönland ABD için neden önemli?

Grönland, hem coğrafi konumu, hem de yeraltı kaynakları bakımından ABD için önemli bir bölge.

2023'te yapılan AB Komisyonu sınıflandırmasına göre kritik kabul edilen 34 mineralin 25'i ve grafit, bakır, nikel ve titanyum gibi nadir toprak elementlerini barındırıyor.

Washington'un Ukrayna'ya dayattığı "acil barışın" en önemli sebebinin yine değerli mineraller olduğunu, bu kaynaklara kritik teknolojilerin üretiminde duyulan ihtiyacı ve ABD'nin bu alandaki en büyük rakibinin Çin olduğunu düşündüğümüzde, ekonomik rekabet açıdan tablo netlik kazanıyor. 

Grönland'ın ABD'nin gözünde kritik bir bölge haline getiren bir diğer özelliği ise Arktik bölgesi açısından stratejik bir konumda bulunması.

İklim krizi buzulları erittikçe ortaya çıkan yeni askeri rekabet alanları ve yeni ticaret rotaları, ABD'nin geçen sene yayınladığı Arktik Stratejisi belgesine detaylı olarak yansımıştı. 

Belgede Rusya ve Çin'in Arktik bölgesinde en büyük tehditler olarak tanımlanması da, Trump yönetiminin Grönland konusundaki "ısrarını" anlamlandırır nitelikte.

Arktik rekabetine hazırlanan ABD için, kontrol altındaki Grönland, mevcut üslerin kısıtlı imkanlarından çok daha önemli bir işleve sahip olacaktır.

ABD'nin Norveç'te depoladığı ağır silahlar ve Varanger üssü, İzlanda'daki Keflavik üssü, Alaska'daki Eielson Hava Kuvvetleri Üssü ve Fort Greely'deki füze savunma sistemleri ile birlikte, tam kontrol altına alınan bir Grönland, bütün bu güvenlik şemsiyesinin ana üssü olma potansiyeli taşıyor. 

Grönland'da seçimler ve sonrası

Adada düzenlenen seçimlerde, Merkez sağ Demokraatit (Demokratlar) Partisi yüzde 30,26 ile en çok oyu alarak sürpriz bir zafer kazandı.

Sosyal liberalizm ideolojisine sahip olan ve piyasa yanlısı reformları savunan bu partiyi, kırsal kesimlerde güçlü desteğe sahip olan, milliyetçi Naleraq (Yön Noktası) Partisi yüzde 24,77'lik oy oranıyla takip etti.

Önceki dönemin lideri Egede'nin partisi Inuit Ataqatigiit ise, 21,62 oy oranıyla üçüncü sıraya geriledi.

Grönland'da, seçimlerde yüzde 7,39 oy alan, Danimarka ile birliğin devamını savunan muhafazakar Atassut ile, yüzde 1,08'lik oy oranıyla sonuncu olan, adanın tek ABD yanlısı partisi Qulleq dışında bütün partiler bağımsızlık yanlısı.

Ada siyasetine yön veren siyasi güçler, bağımsızlık konusunda hemfikir olsalar da, tartışma bu sürecin doğrudan mı, yoksa kademeli olarak mı ilerleyeceği konusunda şekilleniyor. Sürecin seyrini, kurulacak koalisyon belirleyecek. 

ABD, zengin kaynakları ve stratejik konumu nedeniyle Grönland'a yönelik hamlelerini sürdürmeye niyetli.

Avrupa'nın yeniden silahlanması, Ukrayna'ya desteğin sürdürülmesi ve Trump'ın yüzde 20'lik gümrük vergisi ilanının yarattığı ekonomik yük ise Danimarka'yı günün sonunda temkinli olmaya zorluyor.

Her halükarda, yaklaşık 56 bin kişilik nüfusuyla bağımsızlık siyasetini seçen bu soğuk adayı önümüzdeki dönemde çok sıcak günler bekliyor.